Tanbur: Bir Melodi, Bir Yöre, Bir Hayal
Bazen bir melodi, bir anıyı, bir duyguyu, hatta bir hayatın bütün izlerini içinde barındırır. Kayseri’nin sessiz sokaklarından birinde, bir akşamüstü, tanburun tellerinin titreşimi, içimdeki pek çok duyguya eşlik etti. Tanburun hangi yöreye ait olduğuna dair yıllardır kafamda bir soru vardı. Bu melodinin peşinden giderken, aslında o sorunun cevabını bulmamın hiç de beklemediğim bir yolu olduğunu fark ettim.
1. Melodinin Başlangıcı
O gün, Kayseri’nin hafif kararmaya başlayan akşamında, sokaklarda bir ses duyulmaya başladı. Tanburun derin ve huzur veren melodileri rüzgarla birleşiyor, bu şehri sarıp sarmalıyordu. Neredeyse tüm şehir, o melodiyi hissediyordu. Bir yanda Kayseri’nin sert yapısı, bir yanda ise içimdeki huzur ve huzursuzluk arasında gidip geliyorum. Tanbur, sanki içimdeki her şüpheyi ve hayal kırıklığını da alıp götürüyordu.
Tanburun bu kadar derinden gelmesinin sebebi neydi? Hangi yöreye ait olabilir, diye düşünürken, o soruyu bir kenara bırakıp müziğin kendisini dinlemeye karar verdim. Her bir nota, bir yere, bir zamana ait gibi hissediyordum.
2. Tanburun Hüzünlü Sesi
Bir kaç dakika sonra, melodinin kaynağını buldum. Eski taşlardan yapılmış bir evin önünde, yaşlı bir adam, tanburunu çalıyordu. Gözleri uzaklara dalmış, sanki başka bir dünyada yaşıyor gibiydi. O an, bir şey değişti. Tanburun hangi yöreye ait olduğunu öğrenmek istemek, hiç de önemli değilmiş gibi geldi. Bir melodi, bir insanın ruhunu bu kadar yansıtabilir miydi?
Yaklaşık yirmi beş yaşında, yaşlı adamın arkasına yaklaştım. Gözleri bana doğru kaydı ama bir şey söylemedi. Sadece, tanburunun tellerine dokundu ve sesi daha da derinleşti. O kadar yoğun bir hüzün vardı ki, sanki o melodinin içinde kaybolmak istedim. Kaybolduğumda, Tanburun ait olduğu yeri ve zamanı bulabilecekmişim gibi hissediyordum. Bir yandan, bu ruh hali beni tüylerim diken diken ediyordu, diğer yandan içimde derin bir huzur vardı.
3. Umudun ve Kimliğin Yansıması
O an anladım ki, tanbur aslında bir yöreyle sınırlanamaz. Her nota, bir öyküyü, her tel, bir duyguyu anlatıyordu. İçimdeki duygularla sanki örtüşüyordu. Kayseri’de doğmuş olmam, bu melodiyi hissetmemi sağlamıştı belki ama tanbur, farklı bir yerin, bir insanın yansımasıydı. Sadece bir yöreye ait olmakla kalmıyor, her duyguyu, her insanı kucaklıyordu. İçimdeki hayal kırıklığı, tanburun melodisinde bulduğum sessizlikle birlikte huzura dönüştü. Belki de tanbur, sadece bir müzik aleti değildi; belki de bir kimlikti.
Gerçekten de bu melodinin peşinden gitmek, içinde kaybolmak bir tür keşifti. O yaşlı adamın çaldığı tanbur, Kayseri’nin topraklarından gelen bir sesi, Anadolu’nun derinlerinden gelen bir ruhu taşıyor gibiydi. Kim bilir, belki de tanbur, Orta Asya’dan Anadolu’ya göç etmiş bir halkın mirasıydı.
Beni bir yandan geçmişin izlerine, bir yandan da bugünün derinliklerine çekiyordu. Her bir telde bir parça daha kayboluyordum, ama aynı zamanda kendimi buluyordum.
4. Tanburun Sırları
O akşam, tanburun hangi yöreye ait olduğunu öğrenmekten vazgeçtim. İçimde bir yerlerde, bu soruyu sormanın gereksiz olduğunu düşündüm. Tanbur, bir yerin, bir zamanın ötesindeydi. Belki de her yörede başka bir anlam taşıyor, her kulağa farklı bir şekilde hitap ediyordu. İçimdeki bir taraf, bu müziği Kayseri’ye ait hissetti. Diğer tarafım, bir insanın, bir toplumun hikayesine ait olarak, tanburun Anadolu’yu temsil ettiğini düşündü.
Akşam kararmıştı. Yaşlı adamın sesi artık uzaklardan gelmeye başladı. Ancak, içimdeki huzursuzluk, o akşam kaybolmuştu. Tanbur, ruhumun derinliklerine dokunmuştu. Artık ne yöresi, ne de kimliği önemliydi. Sadece o melodiyi, o sesi hissediyordum.
5. Son Söz: Tanburun Bize Ait Olması
Kayseri’nin sokaklarında yürürken, tanburun hangi yöreye ait olduğunu bir kez daha sorguladım. Ama o an, bir şey fark ettim. Tanbur, sadece bir müzik aleti değil; bir halkın ruhunu, kimliğini ve duygularını taşıyan bir varlıktı. Bu yüzden her yöreye ait olabilirdi. Hem Kayseri’nin, hem de Anadolu’nun… Tanbur, insanın özlemlerini ve umutlarını taşıyan bir ses, bir hikâyeydi.
O melodinin içinde kaybolduğumda, kimliğimle, geçmişimle barıştım. Tanbur, sadece bir müzik aleti değil, hayatın kendisiydi.