Aşağıda, siyaset bilimi merceğiyle, güç ilişkileri ve toplumsal düzen çerçevesinde “müşterek emanet usulü” kavramını tartışan özgün bir analiz yer alıyor. Yazıda hem kurumlar hem ideoloji hem vatandaşlık düzlemleri dengeli biçimde ele alınmıştır.
—
Giriş: Güç, Sorumluluk ve Emanet İlişkisi
Bir siyaset bilimcinin merakı her zaman şudur: “Kimin sırtında hangi sorumluluklar taşıdığı, hangi aktörlerin hangi çıkarlarla hareket ettiği?” Kamusal alanda, “emanet” kavramı sembolik olarak güç ve güveni çağırır. “Müşterek emanet usulü” ise, bu sembolik emanetin nasıl paylaşıldığını, nasıl idare edildiğini gösteren kurumsal bir formdur. İktidar, kurumlar, ideoloji ve vatandaşlık ekseninde; erkeklerin stratejik güç odaklı bakışı ile kadınların demokratik katılım odaklı söylemlerinin bir sentezini arayarak bu usulü inceleyelim.
Müşterek Emanet Usulü Nedir?
Müşterek emanet usulü, kamu hizmetlerinin özel hukuk kişileri eliyle yürütülmesinde kullanılan usullerden biridir. Bu usulde:
– Kamu hizmetinin idare tarafından kurulmuş olması zorunludur;
– Sermaye, hasar ve zarar idareye aittir (özel kişi bu riski üstlenmez) [1]
– Hizmeti üstlenen özel kişi, emeği ve bilgisiyle yürütür; gelir üzerindeki belirli payı alır; maliyetlerini hizmetten elde edilen bedel ile karşılar [2]
– Arta kalan gelir “paylaşma” esasına göre idare ile özel kişi arasında bölüştürülür [2]
Bu usul, imtiyaz usulünden farkla özel kişiye sermaye ve zarar yükü verilmediği halde, özel kişi yetkinlik ve işletme faaliyetiyle hizmeti yürütür.
İktidar ve Kurum Perspektifi
Kurum açısından bakıldığında, müşterek emanet usulü iktidarın “görev devriyle denetim” stratejisini sembolize eder. Devlet, kendi asli rolünü—planlama, düzenleme, denetim—korurken, yürütme yükünü özel taraflara devreder. Bu devir, kurumun kapasitesine göre bir güç paylaşımıdır.
İktidar açısından, bu usul risklerle doludur: özel kişi hükümeti belli ölçüde “zorlayıcı” bir aktör hâline getirir; eğer özel aktör güçlüse, karşısındaki kurum zayıfa düşer. Bu bağlamda, devletin “kontrol, gözetim ve yaptırım mekanizmaları” iktidarın güven ve meşruiyetini korur.
İdeoloji ve Siyasal Diller
İdeoloji düzeyinde, müşterek emanet usulü neoliberal söylemlere yakın durabilir: “Devlet yükünü hafiflet, özel sektör etkin çalışsın.” Ancak bu usulü salt neoliberal bir araç sanmak eksik olur; çünkü özel tarafın yetkilendirilmesi —vatandaşın kamu hizmetine erişim hakkı açısından— bir sorumluluk transferidir.
– Sağ ya da liberal söylem, özel tarafın verimliliğini vurgular;
– Sol ya da demokratik söylem, denetim, eşitlik ve katılım ekseninde eleştirir; özel aktörün kamusal sorumluluğa ne kadar sadık kalacağı sorulur.
Müşterek emanet usulü, bu çatışmanın kurumlar düzeyinde mekânsallaşmış versiyonudur.
Vatandaşlık ve Katılım Boyutu
Vatandaşın gözüyle, müşterek emanet usulü şöyle okunabilir: “Kamu hizmeti özel aktör eliyle yürütülüyorsa, hizmet niteliği, şeffaflığı nasıl sağlanır?”
Erkek stratejik söylem burada “verim, maliyet, performans ölçütleri” üzerinde durabilir; kadın katılım söylemi ise “şeffaf karar alma, halk denetimi, eşit erişim” taleplerini ön plana çıkarır. Bu iki bakış arasında kurulan gerilim, usulün demokratik meşruiyetini sınar.
Vatandaşlık, yalnızca hizmet tüketimi değil; denetim, itiraz ve söz hakkı olarak da tanımlanmalıdır. Müşterek emanet usulü uygulanan hizmetlerde, vatandaşın müdahil olabilmesi için temsil kanalları ve katılımcı mekanizmalar kritik hale gelir.
Dengeli Analiz: Güç ile Katılımın Gerilim Alanı
Bu usul, “devlet-özel sektör ortaklığı” biçiminde görünür; ama gerçekte bir güç ötesi mekanizmadır:
– Devlet hâlâ sermaye ve zarar yükünü taşır; bu, iktidarın sorumluluğunu sürdürdüğünü gösterir.
– Özel tarafın alacağı pay, onun motivasyonunu belirler — ama o pay fazla olursa, özel kişi kamusal amacın dışına saptırılabilir.
– Vatandaş gözünde: özel şirket mi daha iyi hizmet veriyor, yoksa devletin doğrudan yönetimi mi? Bu karşılaştırma meşruiyet krizlerini yaratabilir.
Erkek strateji odaklı yaklaşım “kârlılık ve verimlilik” kriterini öne çıkarır; kadın demokratik yaklaşım ise “eşitlik, denetim, şeffaflık” kriterlerini. Müşterek emanet usulü, bu iki yaklaşımı dengede tutmak zorunda kalır.
Provokatif Sorularla Tartışmayı Derinleştirmek
– Eğer özel aktör devlet tarafından yetkilendiriliyorsa, neden vatandaş bu aktöre karşı doğrudan itiraz edemiyor?
– Kamu hizmeti geliri artarsa —örneğin su, elektrik gibi — özel taraf ile idare arasındaki “paylaşıma” nasıl müdahale edilir?
– Özel taraf, kamusal idealleri ödün vererek kârlılığı maksimize etme eğilimindeyse, neyi meşru kabul ederiz?
– “Devlet her şeyi yapamaz” söylemi ne kadar gerçekçi; bu söylemi kullananlar güç dağılımını mı korurlar mı?
Bu yazı, müşterek emanet usulünü güç, kurum ve vatandaşlık açısından siyaseten ele aldı. Bu kavram yalnız hukuki bir yöntem değil; siyasal gerilimlerin simgesidir.
—
Sources:
[1]: https://irembikedemirhan.com/kamu-hizmetlerinin-ozel-hukuk-kisilerine-gordurulme-usulleri?utm_source=chatgpt.com “Kamu Hizmetlerinin Özel Hukuk Kişilerine Gördürülme Usulleri”
[2]: https://www.lawinsider.com/tr/clause/m%C3%BC%C5%9Fterek-emanet-s%C3%B6zle%C5%9Fmesi?utm_source=chatgpt.com “Müşterek Emanet Sözleşmesi Örnek Maddeleri | Law Insider”